METİN MÜNİR
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu hastalık değildir. Anne babanın çocuk yetiştirme hatalardan kaynaklanan ve onların eğitimi ile ortadan kaldırılabilecek bir davranış bozukluğudur.
Bu bozukluk neden oluşuyor ve nasıl giderilebilir? Bu konuyu yirmi senedir anaokulu çalıştıran, konuyu çok iyi bilen bir öğretmenle konuştum. Sözü ona bırakıyorum:
Otizm derecesinde klinik bir vakalar dışında, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu gibi durumların varlığına inanmıyorum.
Ancak bize gelmeden önce bazı anne babalar çocuklarını pedagoglara, psikologlara götürüyorlar. Onların teşhisine göre her yıl aldığımız çocukların üçte birinde dikkat eksikliği veya hiperaktivite bozukluğu var.
Buna katılmıyorum. Otizm vakaları dışında çocuklarımızın sorunlarının yüzde yüzü ebeveynlerin doğru dürüst çocuk yetiştirme bilgisine sahip olmamalarından kaynaklanıyor.
Bu bir döngü. Bu insanların çocuklarının çoğu tahsilsiz bakıcılar tarafından büyütülüyor. Kendileri de tahsilsiz bakıcılar tarafından büyütülmüşlerdi. Bu nedenle çocuk yetiştirmek için bu deneyim dışında zerre kadar bir referans noktaları yok.
Bakıcılar, paralı olsun veya bir aile ferdi olsun çocukları hoş tutmaya öncelik verir. Çocuklar tarafından sevilmek ister. Bu nedenle çocuklara her istediklerini, her istediklerinde verirler. Bazen bakıcısız çocuk büyüten ebeveynler de aynı hataya düşer.
Hiçbir limit ve sınır olmayan bu ortamda çocuklar limitsiz ve sınırsız davranmaya başlar.
Bu şekilde davranış, aslında, çocukların “Biri idareyi ele alsın, beni sorumluluktan kurtarsın” çığlıklarıdır.
“Kontrolden çıkan” çıkan çocuğun ihtiyacı “kontrolü ele alacak” birisidir.
Hazin ve basit.
Hiperaktivite veya dikkat eksikliği teşhisi konmuş veya sorunlu olduğu izlenimi veren bir çocuk için en önemli şey zaman programlamasıdır.
Çocuğun sabah kalkışından gece yatışına kadar ayrıntılı bir zaman programı (ne zaman kahvaltı yapacak, oynayacak, hava almaya çıkacak, ara öğün alacak, öğle yemeği yiyecek, parka gidecek v.s.) yapılmalı, çocuğun ilk başta yapacağı itirazlara kulak asılmadan, harfiyen ve taviz vermeden uygulanmalı, hiçbir koşul altında programdan sapılmamalıdır.
Bu konuda kontrol muhakkak ebeveynde veya büyükte olmalıdır.
Program yapıldıktan sonra, koşullar ne olursa olsun yalpalanmamalıdır.
Çocuğun neyi yapıp neyi yapamayacağını kesin hatlarıyla belirlemek, onu tutarlı bir yapı içine almak bağırıp çağırmaları, koşuşmalar, yaramazlıkları, yerinde oturamazlıkları normalleştirir.
Birkaç hafta içinde çocuk düzgün saatlerde uyumaya ve yemek yemeye başlar.
Hayat sakinleşir.
Hayat sakinleşir.
Bu sert görülebilir ama çocuk kısa bir zamanda buna alışacak, sonuç alınacaktır.
Ebeveynlerin düşündüğünün tersine çocuklar sınır, kayıt ister. Ebeveynlerin aktif ve bilinçli olarak anne babalık yaptığı, onlara baktığı bir ortamda çocuk olmak ister.
Bu şekilde ne yapıp ne yapamayacaklarını öğrettiğimiz çocuklar en geç altı hafta içinde başkalarının hiperaktif veya dikkat bozukluğu diye tarif ettiği durumlardan kurtulup normalleşiyor. Bazen bu bir iki haftada bile oluyor.
Sırrını iki kelime ile açıklayabilirim: Tutarlılık! Tutarlılık!
NOT: Bu konularda deneyimlerinizi paylaşmak istiyorsanız bana yazın: mmunir@milliyet.com.tr.