22 Kasım 2016 Salı

Katkı maddeleri ve çocuklarda hiperaktivite

Eğer çocuğunuzda olağan dışı bir hareketlilik gözlüyorsanız “Eyvah, evladımda hiperaktivite bozukluğu var” diye endişelenip doktorunuzun kapısını çalmadan önce buzdolabınızı kontrol edin. 

Çocuğunuza yedirdiğiniz gıdalarda veya içirdiğiniz meşrubatlarda yapay boya ve katkı maddesi var mı?

Varsa cinsi nedir?

Onu öğrenin.

Çünkü, gıda endüstrisi tarafından yaygın olarak kullanılan bu maddeler çocuklarda doktorların “Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu” (kısaca DEHB) olarak tarif ettiği davranış bozukluğuna neden olabiliyor.

Bu konuda Batı’da yayımlanmış birçok bilimsel araştırma var.

Bunların belki de en ünlüsü İngiltere’deki Southampton Üniversitesi Psikoloji ve Tıp Fakültesi tarafından yapılan araştırmadır.* Üç ve sekiz yaş çocuklarını kapsayan araştırma, katkı maddelerinin çocuklarda davranış bozukluğuna yol açabileceğini kanıtladı.

Araştırmada 153 üç yaşındaki çocuk ile 144 sekiz yaşındaki çocukta, hiperaktivite yani aşırı hareketlilik, dikkatsizlik ve fevri, içinden geldiği gibi davranma olgusu ölçüldü.

Araştırmada, çocuklara altı hafta içinde hiçbir katkı maddesi olmayan gıdalar verildi. Ardından, çocuklardan bazıları katkı maddesi içeren bazıları içermeyen gıda aldı.

Katkı maddeleri içeren gıdaları alan bazı çocuklarda hiperaktivite dürtüsü belirgin bir şekilde arttı.

Hiperaktivite ile çocukların öğrenmede karşılaştıkları zorluklar arasında bağlantı var. Kendini özellikle okumada gösteren bu zorluklar çocuğun eğitimden beklenilen randımanı almasını güçleştiriyor.

Sonuçlar ortaya çıktıktan sonra araştırmayı yürüten Psikoloji Profesörü Jim Stevenson “Artık bazı gıda renklendiricileri ve benzoat katkı maddeleri karışımlarının çocukların davranışlarını olumsuz biçimde etkileyebildiğine dair açık kanıta sahibiz” dedi.

Sodyum benzoat, fabrikalarda üretilen gıdaların küflenmesini önleyip uzun ömürlü olmalarını sağlayan kimyevi bir maddedir. Coca Cola 2008’de bu maddeyi ürünlerinde kullanmaktan vazgeçeceğini açıklamıştı. Sodyum benzoatın DNA bozukluklarına yol açtığını gösteren bilimsel araştırmalar var.

Stevenson, “Ebeveynler çocuklarına katkı maddesiz gıda vererek bütün hiperaktivite bozukluklarını önleyemezler” diyerek bir de uyarıda bulundu.

Hiperaktivitenin birçok başka nedeni de olabilir. Ama, en azından çocuklarına boyasız ve katkısız gıdalar vererek ebeveynler önemli nedenlerden birini ortadan kaldırabilirler.

Southampton araştırmasının sonuçları birçok soruları da beraberinde getirdi.

Katkı maddesi içeren gıdalarda, tüketiciyi uyaran bilgiler bulunmalı mıdır?

Bazı katkı maddelerinin tamamen yasaklanması gerekmez mi?

Başka ülkelerde sağlığa zararlı olduğu için yasaklanan katkı maddelerinin kullanımı Türkiye’de neden hala yasaldır?

FDA, 20 rengin gıda imalatında kullanılmasına izin verirken Türkiye’de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın gıda imalatında kullanımına izin verdiği sayı 50 'dir.

Sonuçta, izlenebilecek en akıllı yol, özellikle çocuklar söz konusu olduğunda, yapay boya ve katkı maddesi içeren gıdalardan uzak durmaktır.

*Araştırmanın orijinal metni burada okunabilir:

https://cspinet.org/resource/food-additives-and-hyperactive-behaviour

19 Kasım 2016 Cumartesi

Elma suyu olmayan elma suyunun hikâyesi

OZANKÖY
 
Bahçedeki işlerimden biri, gelip geçenlerin içeri attığı çöpleri toplamak.

Boş sigara paketleri, su şişeleri, take-away yemek kapları, boya kutuları, alışveriş torbaları, çevrede çalışan amelelerin içine dışkılarını koydukları çimento torbaları ve daha birçok pislik.

KKTC’nin kendisi bir açık hava çöplüğü halinde olduğu için artık yadırgamıyorum bunu. Kızmıyorum da.

Geçen gün, su deposunun yanında daha önce görmediğim siyah, plastik bir şişe buldum. Eğilip alınca boş bir “elma suyu” şişesi olduğunu gördüm.

İnsanı sözde panter yapan enerji içecekleri var ya, onların kılığında bir şeydi.

Üzerinde markası ve elma suyu olduğu yazıyordu.

Elimde çevirerek okuyunca içinde şunlar olduğunu gördüm:

· SU,

· GLİKOZ ŞURUBU,

· ASİT DÜZENLEYİCİ (E330), (E334),

· STABİLİZATÖR (E414),

· KIVAM ARTIRICI (E412) (E415),

· DOĞALA ÖZDEŞ TUTTİ FRUTTI AROMASI,

· TATLANDIRICI KARIŞIMI, (E950), (E952), (E954), (E951),

· RENKLENDİRİCİ, (E124), (E122),

· KORUYUCULAR,( E202,E211)

. GİNSENG (%1).

Elma suyu?

Elma suyu yok.

Elma suyu yok ama şöyle bir uyarı var:

(E122), (E124) çocukların aktivite ve dikkatleri üzerinde olumsuz etkileri olabilir.

Çocuklara iyi gelmeyen bu E122 nedir diye araştırınca şu bilgiyi edindim: *

E122 bir “Renklendiricidir.” Kömür katranından elde edilir. Astımlılar ve aspirin alerjisi olanlarda kötü reaksiyonlar yapabilir. Japonya, İsveç, Amerika, Avusturya ve Norveç’te yasaklandı. Bu katkı maddesi çocuklarda aşırı hareketlilik, dikkatsizlik gibi davranış bozukluklarına yol açabilir.

Ya E124?

O da bir “Renklendiricidir.” Herkesin anlayacağı adı “sentetik kömür  katranı”dır.

E124 hayvanlarda kanserojendir. Astımlılar ve aspirin alerjisi olanlarda kötü reaksiyonlar yapabilir. Davranış bozukluğuna yol açabileceği için çocuklara tavsiye edilmez. Nitekim, bu yüzden Amerika ve Norveç’te yasaklandı.

Her ikisi de çocuklarda öfke nöbetine neden olabilir.
 
DOĞALA ÖZDEŞ TUTTİ FRUTTI AROMASI, nedir? 

Onun  öyküsü de ilginç.

Aroma koku demektir.

Katkı depolarında, tavuk ciğerinden çikolataya, yaban mersininden pirzolaya aklınıza gelebilecek her gıdanın aroması satılır.

Bir örnek vermek gerekirse, üretici eğer herhangi bir meyveyi bir içeceğe koymak isterse ama koymazsa aromasını koyar. Tüketici, kokuya kanarak gerçek meyve suyunu içtiğini sanır.

Üretici neden meyveyi koymaz da aromasını koyar?

Çünkü meyve pahalı, sentetik maddelerden üretilen aroma ucuzdur. Dün baktığımda sıvı Tutti Frutti aromasının kilosu 67 lira 14 kuruş idi. Bir kilodan herhalde binlerce şişe “elma suyu” yapılabilir.

E954 yapay tatlandırıcı sakarine verilen isimdir.

Bu tatlandırıcıyı farelerde kanser ile ilişkilendiren araştırmalar vardır. Kanada dahil bazı ülkelerde yasaklanmıştır.

*
Elma suyu olmayan elma suyu şişesinin içindekilerin hikâyesi burada bitmiyor. 

Ayrıntılarına girmediğim diğer katkı maddelerinin birçoğu da zararlıdır.

Ve bunların birçoğu süpermarketlerde satılan birçok üründe bulunmaktadır.

Hükümetin başka ülkelerde yasaklanan katkı maddelerinin TC’de kullanılmasına  neden izin verdiği ilginç bir muamma.

Herkes kendinin doktorudur ve kendinize yardım etmezseniz kimse size yardım etmez.

Tavsiyem: Katkı maddeleri ile ilgili bir araştırma yapıp neyin ne olduğunu öğrenin. Katkı maddesi içeren gıdalardan mümkün olduğu kadar uzak durun. Özellikle çocuklarınız söz konusu olduğunda.

*Bu yazıdaki bilgilerin çoğunu şu resmi siteden aldım:


SALI GÜNKÜ YAZIM:
KATKI MADDELERİ VE ÇOCUKLARDA HİPERAKTİVİTE VE DİKKAT EKSİKLİĞİ GİBİ DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI  ARASINDAKİ İLİŞİKİ NEDİR?

8 Ekim 2016 Cumartesi

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu: O kadar çabuk değil

Son yılların en popüler çocuk “hastalığı” haline gelen dikkat eksikliği ve hiperaktivite konusunda görünüşe aldanmayın.

Bilimsel araştırmaların yayınlandığı Academia sitesine yüklenen yeni bir araştırmaya göre* dikkat eksikliği ve hiperaktivite şüphesiyle kliniklere götürülen çocukların neredeyse yarısında, dikkat eksikliği ve hiperaktivite sorunu bulunmadı.

Neden bu kadar büyük bir hataya düşülüyor?

Çünkü aileler, konu komşu, öğretmenler dahil birçok kimse, bu konuda uzman kesilmiş durumda.

Çocuklarda dikkatsizlik veya aşırı hareketliliğe neden olabilecek birçok ruh hali var. Ebeveynler vs. bunu bilmedikleri için çocuklarda gözledikleri bütün dikkatsizlik veya aşırı hareketlilik hallerini dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna atfetmektedirler.


Bunlara çocuk konusunda uzman olmayan psikiyatrlar da dahildir. Standarttan en ufak sapışta, çocuklar dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile damgalanmaktadır.

Çocuklarda dikkatsizliğe veya aşırı hareketliliğe neden olan bir değil birçok bozukluk olabileceği için altta yatan sorununun hangisi olduğunun tespiti çok önemlidir.

Yanlış teşhis konulması, çocuğun bazen ömür boyu damgalanmasına veya ağır yan etkileri olan ilaçlara bağlanmasına neden olabilir.

Çocuğun sorununun ne olduğunun tespiti bir bakışta yapılacak bir iş değildir. Az sonra ayrıntılarını vereceğim araştırmayı yapan psikologlardan Alexandros Lordos’a göre en az üç veya dört doktor ziyareti gerekir.

Lordos’a göre dikkat edilmesi gereken bir başka husus, tedavi için bir çocuğun herhangi bir psikoloğa değil çocuk psikoloğu veya klinik psikoloğa götürülmesidir.

Çocuğa yanlış teşhis konması hem esas rahatsızlığı halletmez, hem boş yere ilaç almasına neden olarak başka komplikasyonlara yol açar.

Araştırmanın bulgularına göre; dikkat eksikliği ve hiperaktivite şüphesiyle kliniğe getirilen, yaşları dokuz civarında olan 53 çocuğun yüzde 45’inin rahatsızlığı başka nedenlere dayanıyordu.

· Yüzde otuz ikisi, öğrenme güçlüğü çekiyordu.

· Yüzde on dokuzu, dayak, cinsel taciz, kötü muamele gibi durumlarla karşılaşan kalan çocuklardı.

· Yüzde on üçü, otistikti.

· Geriye kalanların anksiyete, davranış bozukluğu, depresyon gibi sorunları vardı.

Araştırmanın ilginç taraflarından biri ,psikoloğa götürülen çocukların tamamına, psikiyatrinin hastalık olarak tanımladığı teşhislerden birinin konmasıdır.

Hiçbir çocuk klinikten “temiz sağlık kağıdı” ile ayrılamadı.

*

Akılda tutulması gereken başka şeyler de var:

Psikiyatri, tıp dalları arasında en az bilimsel olandır.

Psikiyatrik “hastalıklar” objektif, anatomik bulgulara dayanmamaktadır.

Psikiyatrinin hastalık addettiği ruh hallerinin, hastalık olduğuna dair bilimsel kanıt yoktur.

Psikiyatrinin, neyin hastalık neyin olmadığını gösterecek MR görüntüleme, röntgen vs. gibi cihazları yoktur.

Ruh hastalıklarına, beyindeki kimyasal dengenin bozulmasının neden olduğuna dair bilimsel kanıt yoktur.

Psikiyatrinin reçetelendirdiği ilaçların muazzam yan etkileri vardır. Bunların plasebodan daha etkili olduğuna dair bulgular inandırıcı değildir.

Psikiyatri objektif değil sübjektiftir.

*https://www.academia.edu/27037653/When_appearances_can_deceive_final_diagnoses_in_a_child_psychiatric_unit?auto=view&campaign=weekly_digest