METİN MÜNİR
Havva (bu onun gerçek adı değil) ilk panik nöbetine yeni satın aldığı evine taşındığı gece tutuldu.
“Taşınmak istemiyordum” diye anlattı. “Kiralık bir katta oturuyordum ve mutluydum. Odalardan, pencerelerimden görünen manzaradan memnundum. Ama bir gün gelip kira ödeyemeyecek duruma düşmekten korkuyordum. Onun için kelepir bir ev bulunca satın aldım ve taşındım. Ama evden nefret ettim. Köyün ortasında, diğer evlerin arasında, içe dönük bir evdi.”
Geceleyin aniden uyanmış. Şiddetli bir endişe hissediyormuş. Nefes almakta zorlanıyormuş. “Boğuluyorum sandım” diye anlatıyor.
Birkaç saat sürmüş bu durum. Sonra yatışmış ve yeniden uykuya dalmış.
O günden beri birkaç ayda bir panik atakları yaşıyor.
Havva yalnız yaşayan bir kadın. Yaşayan tek akrabası kız kardeşi, o da başka bir ülkede yaşıyor. Eve taşındığında ellilerinde idi. Aradan sekiz sene geçti.
“Gündüzün o kadar büyük sorun değil” diyor. “Etraf aydınlık, ortalıkta insanlar var, kendini meşgul edecek şeyler buluyorsun. En kötüsü geceler. Yatakta uzanmış şunu bunu düşündüğün anlar.”
Evine, hâlâ çok sevmese de, alıştı. Şimdiki panik nöbetlerinin nedeni gelecek korkusu, parasız kalma endişesi. Mevsimsel, düzenli gelir getirmeyen bir işi var. Ya hiç iş gelmezse? Kendine bakmaya aciz hale gelecek kadar yaşlanırsa?
“Bankada biraz param var ama...” cümlesinin sonunu getirmiyor.
Sorununu çok güzel tarif ediyor. “Paniğe dönüşen had safhada endişe. Bir ruh hali. Bir çığırından çıkma durumu.”
Duraklıyor. Ona, içinde elma suyu ikram ettiğim bardağının dibini inceliyor.
Bir defa doktora gitmiş bu şikâyetle, o da babası öldüğü zaman. Sürekli ağlıyormuş. Doktor ona antidepresan yazmış. Bir süre kullandıktan sonra bırakmış.
“İlaç kendimi iyi hissetmemi sağlamadı” dedi. “Kendimi donuk ve inik hissettim. Beni yavaşlattı. Duygularımı bastırdı ama ortadan kaldırmadı.”
Havva doktora gitse ona büyük bir olasılıkla gene ilaç yazılacak. Çünkü onu sınıflandıracaklar. Birkaç defadan fazla panik nöbeti geçirdiği ve yeni atakların korkusu içinde yaşadığı için “durumu kronikleşmiş” diyecekler. Sizinki, diyecekler, panik atak değildir. Panik bozukluğudur.
Gelsin hap.
Ama gerçek şu. Her ne kadar adına hastalık dense ve hapı olsa da panik atak bir hastalık değildir. Amerikan Psikiyatri Derneği (APA) tarafından yapılmış bir hastalık tarifidir.
Panik atak denilen şey insanın, endişelerinin, onu kündeye getirip gırtlağını sıkmasına izin vermesidir. Herkesin başına gelebilir. Yeryüzüne bunu geçirecek ilaç yoktur.
Panik atağın hastalık olmadığının bir kanıtı daha var.
“Bir yerden eline bir milyon dolar geçse gene panik atak yaşar mısın?” diye sordum Havva’ya. Uzun uzun düşündü. “O halde, gelecek endişesi ile ilgili panik atak yaşamam söz konusu olmaz” dedi kelimelerini dikkatle seçerek.
Bir milyon dolar panik atağı tedavi eder ama kanseri edemez. Çünkü biri gerçek bir hastalıktır, diğeri değildir. Ona psikiyatristin hapı değil psikoloğun koltuğu gerekir. Çünkü hap tedavi değildir. Aşırı endişe içinde olan kişinin ihtiyacı olan sempati, güven ve anlayışın yerine geçmez, olgunlaştırmaz.