7 Eylül 2012 Cuma

Bir damdan düşenin Ménière önerileri

METİN MÜNİR

Baş dönmesi ve denge kaybına neden olan Ménière hastalığına tutulalı on yılı geçti.

Salı günkü yazımda hastalığın bende nasıl başladığını yazmıştım. Bu gün de, belki aynı dertten mustarip olanların işine yarar diye, nasıl başa çıktığımı anlatmak istiyorum.

Ménière hastalığı, bilimsel olmayan bir anlatımla,(*) iç kulakta bulunan ve dengeyi sağlayan sıvı ve partiküllerin bilinmeyen nedenlerle yerinden oynamasıdır. Nedeni belli değil, çaresi yok.

Ancak, kişi dikkat ederse, neyin veya nelerin kendi baş dönmesini tetiklediğini bulabilir. Ve, eğer bunlardan kaçınırsa, krizlerin tekerrürünü geciktirebilir veya önleyebilir.

Bendeki tetikleme mekanizması, çocukluğumdan beri, uyumaya çalışırken sık sık, ani ve sert hareketlerle sağa sola dönmektir. Mekaniktir, yani. Bu hareketler iç kulağımdaki sıvının yerinden oynamasına neden oluyor. Bu hareketleri kontrol altında tutarak baş dönmesini önlüyorum.

Sanırım, herkes, baş dönmesinin başladığı andan 24 saat geri gider ve yaptıklarını gözünün önünden geçirirse ve bunu yapmayı alışkanlık haline getirirse kendi tetiğini bulabilir.

Benim Ménière’im sağ kulaktadır. Mümkün olduğu kadar başım o yöne dönük yatmamaya çalışıyorum. O yönden, sola, yavaş ve dikkati dönüyorum.

Derin nefes alma egzersizleri en etkili silahlarımdan biridir. Krizin gelebileceğini hisseder etmez derin nefes alıp vermelere başlıyorum. Dönmeyi anında stop ettiriyor.

Buna dayanarak, gözlemlerim beni şu sonuca götürdü. Ménière’i tetikleyen, belki de yaratan nedenlerden biri sığ nefes alıp vermelerdir. Ya da farkında olmadan, nefes alıp uzun süre vermeden, tutmalar. Her iki halin de diğer adı strestir.

Derin nefes egzersizleri strese karşı en iyi ilaç olduğu gibi Ménière’e karşı da önemli bir engeldir. Bu egzersizleri öğrenmek kolay, uygulamak zevklidir. İnsan kendi nefesinin tiryakisi olabilir.

Tıp sektöründe olan bir arkadaşımın, her Ménière nöbetinde, hastaneye kaldırılacak kadar ağır baş dönmeleri oluyordu. Stresli işini bırakınca baş dönmeleri de onu bıraktı. “Hastalık çokkk ama çokk büyük ölçüde stresle (ilgili),” diye yazdı bana dün. “Hayatım eskiye oranla stresten çokk uzak... Bu yaz her gün yüzdüm. Muhteşemdi. En güzel stres alan şey su. Mucize gibi.”

John Epley adında bir doktor, 1980 yılında, yerinden oynayan sıvı ve partikülleri eski durumlarına getirmek için başı sağa veya sola döndürerek yapılan bir manevra keşfetti. Yüzde 90-95 başarı ile sonuçlanan bu manevrayı bilmeyen veya yapmayan çok kulak burun boğaz uzmanı var. Bana sorarsanız, bunlar yerine Epley manevrasının ustası olan doktorları tercih etmek gerek.

Ben bu manevranın nasıl yapıldığını öğrendim ve gerektiğinde, başarıyla kendi kendime uyguluyorum. Zor değil.

Benim tecrübeme göre, Ménière için doktorların verdiği ilaçların faydası yoktur. Ne geçirir, ne de tekrarlanmasını önler.

Ménière, Tanrı’nın insana, “Çok hızlı gidiyorsun, yavaşla,” uyarısı olabilir mi? Olabilir.

(*) Ayrıntılı, bilimsel bilgisi için:
dergi.kbb-bbc.org.tr/download_pdf.php?id=552

5 Eylül 2012 Çarşamba

Gül, ben ve Ménière

METİN MÜNİR

Erken bir uçakla yolculuğa çıkacaktım. Saatin ziliyle uyandım. Başımı yastıktan kaldırıp gözlerimi açmamla kapatıp yastığın üzerine yıkılmam bir oldu. Oda topaç gibi dönüyordu. Ne oluyordu?

Biraz dinlenirsem geçer diye umdum ama gözlerim kapalıyken de başım dönmeye devam etti. Tekrar gözlerimi açıp kalkmayı denedim. Olmadı.

Evde yalnızdım. Sürüne sürüne kalkıp giyindim. Otura otura ve duvarlara tutuna tutuna aşağı indim, şoföre beni hastaneye götürmesini söyledim. Amerikan Hastanesi’nin acil servisine gittik. Beyin kanaması şüphesiyle birçok test yapıldı ama (uzatmayayım) bir süre sonra Ménière hastalığı olduğum ortaya çıktı. Hastalık, onu 1861’de keşfeden Prosper Ménière (1799- 1862) adlı Fransız doktorun adını taşıyor. Ménière, hastalığı keşfetti ama çaresini bulamadı. O gün bu gündür gizini koruyor ve çaresiz olmaya devam ediyor.

İnsanın dengesini sağlayan iç kulakta bulunan bir sıvı ve partiküllerdir. Ménière hastalığına yol açan, bunların, bilinmeyen nedenlerle, yer değiştirmesidir. Hastalığın etkisi her insanda değişiktir. Başlangıcında, kişiyi, ileriki yıllarda ne şiddette etkileyeceği belli değildir.

Birçok halde baş dönme nöbetleri arasında aylar veya yıllar geçebilir. Ama ilk başlarda hasta yılda 6-12 arasında kriz geçirebilir.*

Bazı krizler kısadır ve fazla sıkıntıya neden olmaz. Bazı krizler şiddetli baş dönme ve kusma nöbetlerine yol açar. Zamanla (5-10 sene) sorun tamamen ortadan kalka da bilir.

Ménière öldürücü değildir. İki kriz arasında kişi tamamen normal olarak yaşamını sürdürür. En büyük (ve lanet) özelliği tekrarlaması ama ne zaman veya ne kadar sıklıkla tekrarlanacağının belli olmamasıdır.

Baş dönmesinin şiddeti de kişiden kişiye değişir. Tanıdığım bir kadında bu o kadar büyüktü ki her nöbette hastaneye kaldırılması gerekirdi. Krizler, bazen, hastanın birkaç saat veya birkaç gün dinlenmesini, çalışmamasını gerektirebilir.

İç kulaktaki sıvı ve partiküller doktor tarafından yapılan bir manevra veya baş hareketi ile normalleştirilir. Manevra denge durumunun yeniden kurulmasını, baş dönmesinin sona ermesini sağlar.

Gül’ün hastaneye yatmasına neden olan şiddetli baş dönmesi bu hastalığın bir tezahürü idi. Ve onunla ilgili olarak şu soruyu akla getiriyor: Siyasi yaşamına devam edebilecek mi?

2014’te Cumhurbaşkanlığında süresi dolduktan sonra Gül’ün Başbakan olarak mesaiye devam etmek istediği, resmen açıklanmasa da, yaygın olarak biliniyor.

Stres, yorgunluk ve uçak yolculukları tarafından tetiklenebilecek ve ne zaman tutacağı bilinmeyen bu nöbetlerine duçar olan birisi başbakan olabilir mi? Ya da olmalı mı?

*http://www.mayoclinic.com/health/menieres-disease/DS00535